ORHAN VELİ VELİ'NİN OĞLU 104 YAŞINDA


Türk edebiyatının unuutlmaz şairlerinden Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914' de, klarnet ustası Mehmet Veli Kanık ile Fatma Nigar Hanım'ın ilk çocukları olarak, İstanbul Beykoz'da dünyaya geldi.

Çocukluk yıllarını İstanbul'da geçiren şair, eğitim hayatına 1921'de Akaretler'de bulunan Anafartalar İlkokulu'nun ana sınıfında başladı ve sonra Galatasaray Lisesi'nin ilk kısmına geçti.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden mezun olan Kanık, bir yıl kadar yardımcı öğretmenlik yaptı. PTT Genel Müdürlüğü'nde çalışırken (1936-1942), askere alınan Orhan Veli askerliğini yedek subay olarak Bolayır'da geçirdi.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında "Garipçiler" olarak da bilinen I. Yeni edebiyat akımının Oktay Rıfat ve Melih Cevdet ile birlikte kurucusu olan Orhan Veli, şiire ilkokul yıllarında başladı. Daha sonra öğretmeni tarafından desteklenerek yazmaya yönlendirildi. İlk şiiri de 1924 yılında Çocuk Dünyası adlı dergide yayımlandı. Ama şiire asıl bilinçli yaklaşımı lise öğrenciliği yıllarında gerçekleşti. 
Lisede öğretmenleri olan Ahmet Hamdi TanpınarRıfkı Melul MeriçHalil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu'nun yakın ilgisini gördü. 
Orhan Veli, dönemin İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik gibi dergilerine de yazdı (1936-1942). Moliere'den Rimbaud'ya, La Fontaine'den Musset'ye uzanan birçok çeviri yaptı.

İlk kitabını yine liseli arkadaşlarıyla birlikte (Oktay Rıfat, Melih Cevdet), Garip adıyla çıkardı (1941). Bu kitapla birlikte şiirimizde "Garip akımı" "Garip Şiiri" diye adlandırılan bir yeniliğin de kurucusu oldu. Daha soma çeşitli şiir kitapları çıkardı, düz yazıları ve çevirileri yayımlandı. Varlık başta olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yazdı.
Garipçiler diye de adlandırılan Garip şairlerinin amacı, şiiri birtakım kalıplardan kurtarmaktı. Dolaysız, yalın, açık seçik bir halk diliyle şiir yazmaktı. Böylece Orhan Veli'nin yaptığı iş, edebiyat tarihimiz açısından "edebiyat zevkimizde devrim" biçiminde anlatılarla karşılandı. Geleneksel şiirimizin kabuğu çatlatıldı, o güne kadar şiirin özü sayılan söz sanatları bir yana bırakıldı, ölçüsüz uyaksız, halkın anlayacağı yalınlıkta bir dille şiir yazına yolu açıldı.


Yorumlar